16 Şubat 2011 Çarşamba

Sorunsuz Ekonomi(!) Diyenler İçin

Finansal krizin geride bıraktığımız 2. yılı itibariyle 2010 ekonomi verileri de yavaş yavaş sonlanmaya ve şekillenmeye başladı. Dünya genelinde dillendirilen, finansal krizin üstesinden gelmiş en iyi(!) ülkeler arasında bulunan Türkiye için verilere şöyle bir bakmak gerekir diye düşünüyorum.

1) Öncelikle, kronikleşmiş Cari Açık sorunu ciddiyetini gün be gün arttırmaktadır. 2010 sonu itibariyle 48 milyar dolar olan açık, 2010 OVP(Orta vadeli plan) de ki hedefleri bile sollamış durumdadır. Cari Açık/GSYIH oranı 6.5 olmakla birlikte, oranın 2011 yılında daha da artması olası. Krizin başlangıcından bugüne kadar tekrarlanan yüksek faiz düşük kur politikası bu verilerden sonra sonunda her kesim için anlaşılmıştır ki bu böyle gitmez. Tabi bunun sonucunda ciddi bir biçimde merkez bankasının baş meselesi haline gelen bu açık sorunu, faiz indirimleri ve munzam karşılık oranlarının düşürülmesi gibi önlemler çerçevesinde halledilmeye çalışılmaktadır. Ama işte burada ki çelişkiyi de anlamak lazım: Büyümenin öndeliği sıcak para girişleridir. Sıcak paranın doğrudan yatırımları epey bir solladığı bu ortamda uygulanan bu önlemler büyümeyi durduracaktır. İhracat ve ithalat kalemlerine baktığımızda da durum farklı olmayacaktır. Çünkü bu önlemlerle kapanacağı umulan yüksek ticaret açığı kapanmayacaktır. Nedeni ise Avrupa Birliği içinde ki talep yetersizliği, büyümenin düşük olması, işsizlik ve yüksek borç oranlarıdır. İhracatın %76 oranı gibi bir payının Avrupa Birliği ülkelerine yapıldığını düşünürsek, ne demek istediğimiz anlaşılabilir.

2) Gelelim işsizlik sorununa. Cari açık kadar bir diğer önemli sorunda işsizlik sorunu olup, 2010 sonu verilerine göre %11 seviyesinde seyretmektedir. Tabi bu görünen... Görünmeyeni de eklersek bu oran %18 ler, %20 ler gibi bir üst noktaya tırmanmaktadır. Dünya genelinde işsizlikte başı çeken Türkiye için cari açık gibi bu da kronik bir hal almıştır. Önemli nokta şu ki sıcak para cazibesi ve kolaylığı yüzünden çok düşük seviyelerde olan doğrudan yatırımlar işgücünü arttırmaktan, dolayısıyla işsizlik üzerinde ki etkisinden mahrum kalmaktadır. Ayrıca, sanayi sektörünün durgunluğu, teknik ilerlemelerin yerlerde süründüğü ve şirket kapanmalarının sıkça yaşandığı şu ortamda eğer ekonomi işgücü adına iyi gidiyor, yok 2010 IV. çeyrek'te işsizlik %0.2 azaldı gibi mini minnacık oranlarla iyi ise ne diyelim. Nitekim, size bir iyi haber(!) enflasyondan. Bilindiği gibi 2011 için enflasyon sepeti değişti. Neler eklendi; mesela Toto Loto... O kadar gelirimiz var ki yani sormayın. Her neyse, enflasyon düştükçe düşüyor diyorlar, desinler. Doğru da. Ama şeytan ayrıntı da gizlidir. İşsizliğin had safhada olduğu bu ortamda gelir, kazanç ne durumda? Sonuçta mallara talep az. Peki şimdi soruyorum, işsizliği azaltın, enflasyon ne durumda olacak, asıl buna bakmak gerek... Her 5 gençten birinin işsiz olduğu, milyonlarca kişinin yatağına aç girdiği, küçük yaşta çalıştırılan çocukların oranının arttığı bu ortamda ne diyelim.

3) Son olarak pek açıklanmayan ama ciddi bir düzeyde bulunan ülkesel borç sorununu hatırlatalım. Aslında bunu açıklamaktan yoruldum desem yalan olmaz. Sıcak para dolayısıyla büyüme dinamiğinin diğer ülkelere görece yüksek tutulması amacıyla uygulanan yüksek faiz oranları ekonomiyi bakalım ne zaman sonra sınıra taşıyacak. Bundan dolayı da borç birikmekte, ödemeler her geçen gün artmakta. Finansmanın sağlayıcısı ise nasıl olacak sorulup durmakta. Şu an için Dış Borç/GSMH düzeyi %42 dolaylarında. Nitekim, borcu borçla kapatmakta genel mantık ve hedef olduğuna göre izleyip ne olacağını göreceğiz.

Cari Açık, Ticaret Açığı, Büyüme de ki negatif yön, İşsizlik ve Dış Borç. Ne kaldı başka? Sorunsuz ekonominin bir de şu noktaları var: Bütçe artış göstermeye devam etmekte. Kısaca şunu sorabiliriz ki bu artış nereden gelmektedir? Hemen söyleyelim, bütçe gelirlerinde KDV ve ÖTV payının %56-60 arası olduğu bir ortamda büyük lokmanın nereden geldiği belli. Bir de baş tacı yapılan şu bankaların yıllık net kar oranları var. En son Garanti'nin 3.4 milyar TL net karı açıklandı. Buna ne demeli artık, sömürü almış başını gitmekte, yoksul halk, emekçi eli kolu bağlı izlemekte. Ama unutulmamalıdır ki emek gücü herşeyin başıdır.