5 Eylül 2010 Pazar

1 Olgu: Kur-Enflasyon İlişkisi ; 2 Çıkmaz: Ekonomik İstikrar ve İhracat

Dış ödemeler dengesi veya kısaca ödemeler dengesi, bir ülkenin başka ülkeler ile olan ekonomik ilişkilerinin bir kaydı olup, belli dönemler içinde, o ülkenin diğer ülkeler ile arasındaki ekonomik ilişkilerin parasal değerini gösterir. Bilindiği gibi, ödemeler dengesi 4 ana kısımdan oluşur: Cari işlemler hesabı, sermaye ve finans hesabı, rezerv hareketleri ve net hata noksan. Türkiye'nin ödemeler dengesi tablosuna baktığımız zaman cari işlemler hesabında çok büyük açıkların olduğunu görüyoruz. Cari işlemler hesabının kalemlerinden biri olan mal dengesi (ticaret dengesi), bu açığı tetikleyen en büyük nedenlerden biri. Türkiye'nin kronikleşen bu açığını derinleştiren bir veri de son olarak TÜİK ve Gümrük Müsteşarlığı işbirliği ile oluşturulan 2010 Temmuz verilerinden geldi ve ilk 7 ayın dış ticaret ortalaması ortaya çıktı. Acı olan şu ki, Türkiye sonuçları felaket olabilecek büyüyen bir dış ticaret açığı ile karşı karşıya. İlk 7 ayda ki ithalat patlaması ticaret dengesini alt üst etmiş durumda. 2009 yılı ile karşılaştırdığımızda 18.436 milyon $ olan dış ticaret açığı 2010 da 34.918 milyon $ ' a yükselmiş durumda. Yaklaşık %89 artış. Peki bu açık nasıl finanse ediliyor? Cevabı açık: Cari açığı kapatmanın tek kanalı olarak kullanılan sıcak para ile. Ağustos ayı sonu ile birlikte Türkiye'ye giriş yapan sıcak para oranı 100 milyar $ civarında. Bu ise açığı hafifletiyormuş gibi görünerek aslında derin bir çıkmaza neden oluyor. Şöyle ki, ikinci dip korkularının odağı olan ABD ve AB 'den çıkarak Türkiye gibi gelişmekte olan (şimdilik bütçe açığı ve kamu borç stoklarının çok tehlikeli durumda olmayan) ülkelerde kendine büyük bir işlem hacmi yaratıyor ve böylece ülkemize oldukça yoğun bir sıcak para yağıyor. Çelişki surada, sıcak para geldikçe döviz kuru aşağı iniyor ve bu da ülkeyi ithalat'a sürüklüyor. Her türlü mal ithal ediliyor. İşte bu noktada artık ihracatçılarında tahamülü kalmamış durumda. Sıcak para'nın neden olmuş olduğu değerlenen döviz kuru, ihracatçıları mahvediyor. Türkiye ihracatçılar meclisinden (TİM) yapılan son çağrılarda, Merkez Bankası'nın (MB) bir an önce devalüasyon'a gitmesi ve dövizin ucuzlaması için işlemlere başlamasını dile getirdiler. Fakat bunun sonuçları neler? Devalüasyon yapılır yapılmasına (ki Türkiye'nin geçmişine baktığımız zaman örneklerini görebiliriz) ama iş bu kadar kolay değil. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde döviz kuru-enflasyon ilişkisi hayati bir öneme sahiptir. Öncelikle, döviz kurunda meydana gelen değişmeler fiyatları da önemli ölçüde etkiler. Döviz kuru arttığında (yerli para cinsinden) fiyatlar genel seviyesi de artan bir eğilim içine girer veya tam tersi döviz kuru düştüğünde fiyatlar genel seviyesi de düşme eğilimine girer. Ayrıca, Türkiye, üstte de belirttiğimiz gibi yatırım mallarından tüketim mallarına, ara mallardan her çeşit girdi türünde ithalata bağımlı bir ülkedir. Dolayısıyla ihracatçıların söylemlerini MB uygularsa birinci olarak, ithal edilen tüketim mallarının fiyatları etkileneceği gibi, üretim maliyetlerinde de çok önemli bir artış yaşanacaktır. Aynı zamanda döviz kurunun MB vasıtasıyla değer kaybetmesinin ikinci yaratacağı sorun ise mevcut borç stoklarının TL açısından yüklü bir şekilde yükseleceğidir. Bunu karşılamak için MB'nin uygulayacağı para politikası, para arzını arttırmak olacaktır. Ama yaratılacak olan bu likidite fazlalığı piyasada nasıl yan etkilerde bulunacaktır? Tabi ki enflasyonun artması ve bunun sonucunda sabit gelirliler açısından daralma, talebin düşmesi, tüketimin azalması, yatırımların azalması ve resesyona sürüklenme... Son olarak üçüncü sorun ise bütçe açıkları artışlarıdır. Hükümet daha fazla harcama yaparak döviz kurundan ki yükselmeden kaynaklanan TL değer yitirimini karşılayacaktır. Bu ise daha derin bir istikrarsızlığa neden olacaktır. Öngörülen bu üç olasılığın dışında TL'nin aşırı değeli olmasının başlıca nedenlerinden biri olarak faizlerin yüksekliği gösteriliyor. Çünkü faizlerin yüksek olması yabancılar için yüksek reel getiri demektir. Bu reel getiriyi elde edebilmek için sıcak para ülkemize akıyor. Sonuçta, döviz bolluğundan dolayı TL değer kazanıyor. Sav bu.. İhracatçıların istekleri MB'nin ya faizleri düşürmesi ya da Tobin vergisi gibi araçlarla sıcak para girişini engellemek ve böylece TL'nin değer kaybetmesini sağlamak, ihracat kazançlarını arttırmak. Keşke buna gücümüz yetebilecek kadar sağlam bir ekonomimiz olsaydı. Fakat şu an ki koşullar altında sermaye akışlarının ülkemize girmesinin engellenmesi büyüme(!) ve istikrar(!) açısından intihar niteliğindedir. Ama kaçması da uzak görünmüyor. Nedeni ikinci dip senaryolarının gerçek olmasında yatıyor. Tabi ki izleyip göreceğiz. İşte durum ortadadır; yabancı yatırımlar, sıcak para akışları, büyük cari açıklar, borç yükü ve bütçe açıkları sıkıntıları, ithal girdiler... Türkiye ekonomisi ipin ucundadır ve aslında istikrar görüntüsü içinde istikrarsızdır. Bundan birkaç yıl önce enflasyonu indirmek uğruna istihdam gücüne yapılanlar şimdi sıcak paraya bağlı cari açık seviyesini düşürmek için ihracatçılara yapılıyor. Öyle zannediyorum ki bu tartışmalar uzun süre devam edecektir. Ama bir nokta ise şunu göstermektedir ki gelecek göstergeler de ihracat rakamları uygulanan politikalar yüzünden ithalat'ın uzun süre çok gerisinden gelecektir ve olası sıcak para kaçmasıyla durum gerçekten felaket olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder